Hafta Sonlarını İyi Değerlendirmek

Hafta sonları, ailenin beraber olma günleridir. Bununla birlikte, aile içindeki bireylerin pazar gününün nasıl geçirilmesi konusundaki düşünceleri farklı olabilir ve bu durum, karışıklık yaratabilir. Ailenin merkezi olan kadının, bu karışıklıktan etkilenmesi çok doğaldır.

Herkesin kendi düşüncesini dürüst bir biçimde açıklaması ve anlayış beklemesi, bir bakıma kadın için kıvanç vericidir. Ancak, bu istek ve duyguları belli bir yöne itmek, zaman alır ve düzenleme gerektirir. Birçok kadın, hafta sonunu bütün aileyi hoşnut edecek biçimde düzenlemeyi bilmez.

Bu dinlenmeyi gerçekleştirmek için işlerin önceden yapılması gerekebilir. Sözgelimi, bu konuda önceden çok miktarda yemek pişirmek çözüm olabilir.

Buna karşılık, bütün hafta çalışan bir kadın, ev işlerini yapmak için pazar gününü en uygun gün olarak görebilir. Ancak, kendisini ev işlerine vererek yalnızca ailesinden uzoklaşmakla kalmamakta, aynı zamanda tatil gününü başka bir çalışma gününe dönüştürmektedir.

Aynı biçimde, erkeğin evi boyaması da dinlenme gününü çalışma gününe dönüştürmesi olur.

Pazar günü alışkanlıklarını, dinlenme ve en az iş yapma açılarından yeniden düşünmek yararlıdır. Çünkü, birçok kadın için pazar günleri ek iş yapma günü durumuna gelir; kadın, ailenin ilgisini çekmek için iyi bir pazar yemeği yapma zorunluluğunu duyabilir. Dinlenmeyi ve çalışmayı birarada yapmanın getirdiği gerilim ve aileyle normal ilişkiyi bu gerilim içinde sürdÜrmeye çalışma çabaları tatil gününü haftanın en kötü günü haline getirebilir.

Pazar yemekleri birçok babanın çocuklarla günün ortasında uğraşmak istememeleri nedeniyle gerilim yaratabilir. Bebeğe kaşıkla yemek yedirmeye çalışmak rahatlığı bozar. Dört yaşından büyÜk çocuklar yemekte bulundukları yerde sürekli oturmazlar; onları birarada tutmak oldukça çaba gerektirir.

Yemekteki davranışlar çok önemlidir. Bunlar yemekte bulunan öteki kişilerin yemekten zevk almasını güvence altına alır. Doğru davranışların en iyi öğrenildiği yer evdeki yemeklerdir.

Ev geçimini, para kazanmak ve annelik görevi gibi ikiye bölmek hala geçerlidir ve bu durum pazar günleri evde büyük sürtüşmelere yol açabilir. Bu sürtüşme çocukların ele avuca gelmelerinden sonraki dönemlerde en yüksek noktasına varabilir. Bu dönemlerde çocuklar annelerinin bütün dikkatinin onların üzerinde olmasını isterler. Erkek de yemeğini ya karısıyla ya da yalnız yemeğe alışmıştır. Kahvaltı genellikle ailenin birarada olduğu bir durum değildir. Akşam yemeklerini çocuklarıyla birliikte yiyen babaların çok azı onlarla konuşur. Ancak pazar günü öğle yemeğinde çocukların iyi davranmaları gerektiği düşüncesiyle çatışsa bile ortaya bu durum çıkar. Erkeğin karısına söylediği bir söz çocuk tarafından cevaplandırılır. Bu davranışa baba kızar ve çocuğu azarlar.

Babanın yaptığı en önemli yanlışlardan biri, çocuklarına, yaşlarını dikkate almadan yemek masasında iyi konuşmanın değerli birşey olduğunu anlatmaya çalışmasıdır. erkek, bunu haftada yalnızca bir kere denemekle başaramaz. Böyle davranması, onun sert bir baba gibi görünmesine yol açabilir. İdeal davranışlar sergilemek ve çocuklardan bunu beklemek yalnızca hafta sonlarına özgü birşey değildir. Bu nedenle çocuklarının yetişmesinde olumlu katkılar sağlamak isteyen anne babalar hafta içi günlerde de çocukraıyla yeterli iletişimi kurmayı denemek zorundadır.

Mide asitini gideren ilaçlar

Banyodaki ecza dolabında en çok rastlanan ilaçlar, haplar, tozlar yada birtakım karışımlar biçimindeki hazımsızlıkla ilgili ilaçlardır. Bütün bu ilaçlar midedeki asit fazlasını etkisiz bırakarak rahatsızlığı giderirler; çünkü midede rahatsızlığı meydana getiren, bu asit fazlalığıdır.

Özellikle asit mide borusunun alt ucuna giderse hazımsızlıkla ilgili olarak bilinen şişkinlik ve mide kabarması meydana gelir. Bu rahatsızlığa karşı eczanede satılan ilaçların çoğu, geleneksel, karbonattan (sodyum bikarbonat) daha güvenilir ilaçlardır. Fazla karbonat kullanmak, asidi gereğinden çok etkisiz bıraktığı için kan akımının alkalileşmesine yol açabilir. Başka kimyasal maddelerle karıştırılan antiasit ilaçlar bu aşırı nötrleşmeyi önler.

Hazımsızlık ilaçlarının kullanımında başlıca tehlike, bu ilaçların, doktora görünmesi gereken ve hastalık belirtileri belki de bir mide ülseri yada mide tümörü yüzünden ortaya çıkan kimseler tarafından, gereğinden fazla bir süre kullanılmasıdır. Ancak fazla yemek, fazla içki ve fazla sigara yüzünden arada bir ortaya çıkan hazımsızlıklara karşı, bu tür ilaçları kullanmanın zararı yoktur.

İlaç Kullanımında Dikkat Edilmesi Gerekenler

İlaç olarak kullanılan kimyasal maddelerin tek bir etkileri olması pek enderdir. İstenilen etkinin yanısıra, istenmeyen bazı etkileri de kabul etmek zorunda kalabiliriz. Sözgelimi yaz nezlesine karşı kullanılan antihistamin tabletlerinin, belirli bir alerji önleyici etkisi vardır; ama bu tabletler aynı zamanda uyku da getirir. Yaz nezlesine tutulmuş bir insan için bu uyuşukluk, istenmeyen bir etkidir ve eczacılık dilinde buna «yan etki» denir. Ama bir insan için «yan etki» olan bir
şey, bir başkası için tedavi çaresi olabilir. Hekimler antihistaminleri çoğunlukla, çocuklarda yatıştırıcı olarak kullanırlar. O zaman, yaz nezlesine tutulan hastadaki «yan etki», elde edilmek istenen etkiye dönüşür.

Bu yüzden, ilaç kullanma tehlikeyi hesaba katarak yapılan bir iştir. Hekimler, tedavide ilaç kullandıkları zaman, yan etkilerin tehlikeleriyle, elde etmek istedikleri etkinin yararlarını karşılaştırırlar. Bir ağrıyı hafifletmek, yorgunluğu gidermek, sıkıntıdan kurtulmak, sinirlerimizin gerginliğini gidermek ya da uyumak için hap kullanma yolunu seçtiğimiz zaman, bizim de böyle bir «değerlendirme» yapmamız gerekir.Herhangi bir ilacı kullanmadan önce, bunun tehlikelerinin ne olduğunu öğrenmeli, sonra da böyle bir tehlikeyi göze almanın değip değmeyeceğine karar vermeliyiz.

Yüzyıllar boyunca insanoğlu bedeninin ya da kafasının çalışma biçimini değiştirebilecek birçok madde bulmuştur. İlk bulduğu şeyler doğal olarak yetişen ya da karşısına çıkan ilaçlardı:. şifalı otlar; hastalıkları, yaraları iyileştiren, merhemler; nikotin ve alkol gibi keyif verici maddeler. Sonraları, insanoğlu aynı etkileri sağlayan suni maddeler üretmeyi de başardı. Daha sonraki gelişmeler, bu suni maddelerin, yalnızca doğal olanların yarattığı etkiyi yaratmakla kalmadığını, kimyasal formüllerinin değiştirilmesiyle, istenilen etkinin oranının yükseltilip, istenmeyen etkinin oranının azaltılabildiğini ortaya koydu.

Kimyasal formüllerin isteğe göre değiştirilerek kontrol edilebilmesi, doğal ilaçların türevleri olan ve çeşitli yan etkileri giderilmiş ilaç ailelerinin ortaya çıkmasını sağladı.

Bazı «sunı» ilaçlar o kadar uzun süredir hayatımızın bir parçası olmuştur ki, bunlara artık ilaç gÖzüyle bakmayız bile. Bu ev ilaçlarının belki de en bilineni, ağrıları, sızıları dindirmek için kullanılan aspirindir. Özellikle basağrılarında ve ateş düşürmede, hep aspirinkullanılır. Aspirinin istenmeyen başlıca yan etkisi, mide zarını tahriş etmesidir. Bu yüzden, hiç bir zaman aç karnına aspirin almamak, mumkünse de aspirini suda eriterek almak gerekir.

Kuşkusuz, aspirin acının nedenini yok etmez;, ne var ki şiş, çürük gibi birçok rahatsızlık kendiliğinden iyileşir; iyileşmelerine kadar da, aspirin acıyı hafifletmiş olur.

Birçok başağrısı türü de, ağrının nedeni ortadan kalktıktan sonra bile devam eder. Bunlar, sinir gerginliğinden, yorgunluktan ileri gelen baş ağrılarıdır. Böyle durumlarda aspirin, tedavi ilacı görevini yerine getirmiş olur. Aspirin, eczaneden alınan acı dindirici tabletlerin çoğundaki en etkili maddedir. Sözgelimi, ,kodein tabletlerindeki kodeinin, ağrıyı hafifletmekte büyük bir etkisi olduğu söylenemez; bu tabletlerin insana daha etkili gelmesi, içinde aspirin tabletlerinde olduğundan daha fazla aspirin bulunmasındandır. Kodein tabletlerinin istenmeyen yan etkisi ise, özellikle aralıksız kullanlldıkları zaman, pekliğe yol açmalarıdır.

Ağrı dindirici başka bir ilaç olan fenaketin, bir zamanlar çok tutulmasına karşılık, araştırmacıların çalışmaları sonunda, bu ilacı düzenli olarak uzun süre kullanan kadınlarda böbreklerin zarar gördüğü anlaşılmış ve tabletlere tenaketin konmasından vazgecilmiştir.

Ağrı dindirici tabletlerin terkibinde gittikçe daha çok kullanılan bir madde de parasetamoldur. Bu ilaç, belki de aspirin kadar etkili bir ağrı dindirici değildir; ama mideyi tahriş etmek gibi yan etkisi de yoktur. Bugüne kadar önemli bir yan etkisi görülmeyen bu ilaç, aspirine göre çok yeni sayılır.

Bir ilacın herhangi bir yan etkisi varsa, bu ancak, o ilacın belli bir süre kullanılmasından sonra anlaşılır. Bütün ağrı dindirici ilaçlara özgü ortak bir tehlike, insanların ağrının nedenini araştıracak yerde, bu ilaçlara güvenmeyi alışkanlık haline getirmeleridir. Düzenli olarak gelen başağrılarına karşı, kimse kendi kendini tedaviye kalkmamalı, hemen bir hekime görünmelidir.

Vitaminler ve Reçetesiz Kullanılan İlaçlar Etkili mi

Günümüzde düzenli olarak kullanılan ilaçlar arasında, pek çok kimsenin tılsımlı bir güç verici ve dinçleştirici olarak aldıkları vitaminleri sayabiliriz. Vitaminlerin bekleneni verdiği konusunda pek bilimsel kanıt yoktur. Düzenli ve yeterli besin alan herkes -Batı dünyasındaki insanların çoğu- kendileri icin gerekli olan vitaminlerin hepsini, besin maddelerinden almaktadırlar.

Hekim reçetesi olmadan alınan uyarıcı ve yatıştırıcı ilaçların çoğu, genellikle pek etkili değildir. «kesin etkisi» olduğu belirtilen ilaçlar da, ancak hekim reçetesiyle alınabilir.

Kendilerini bu tür ilaçlarla tedavi eden kimseler dinçleşmek, cinsel güçlerini artırmak ya da kolay elde edilemeyen bir huzura kavuşmak isteyen yani ilaçlardan tılsımlı bir etki bekleyen insanlardır.

Bu ruhsal ve bedensel durumu sağlamaya ciddi olarak ihtiyaç duyan kimseler ise, doktorlarının reçeteleriyle daha etkili ilaçlar alırlar. Tıpta yatıştırıcı ilaçlar (trankilizanlar) ruhsal huzursuzluğu, çöküntüyü tedavide ve tedavi altındaki kimseleri dış dünyanın baskılarından uzaklaştırmada doktorlara sağladıkları kolaylıklarla, önemli rol oynarlar. Ama bu ilaçların kullanılması, insanların, her türlü dış baskıya karşı bu ilaçlara fazla güven duyma alışkanlığını yerleştirmek gibi bir tehlikeyi de birlikte getirir.

Ağrı dindirici yada hazımsızlık giderici ilaçlarla, sözünü ettiğimiz bu ilaçlar arasında tam bir benzerlik vardır: Tehlike, yatıştırıcılar hastalığın gerçek nedenini değil de, belirtisini tedavide kullanılmaya başlanınca ortaya çıkar.
Gerçekte, tıbbi amaçlarla piyasaya çıkarılan, ama sonraları daha havadan nedenlerle kullanılan ilaçların bir başka türü de amfetaminlerdir. Hekimler 1960 yıllarının sonlarına doğru, içinde amfetamin bulunan tabletlere karşı alışkanlığın artması üzerine kaygılanmışlar ve Batı ülkelerinin çoğunda bu ilaçlar için reçete yazmama konusunda karar almışlardır. Birçok hekim, reçeteyle verilen barbitürat uyku haplarının kullanımını da azaltmak istemektedirler; çünkü bu haplara alışkanlık da, kaygı verici bir yaygınlık kazanmıştır.

Tıp dünyasında, amfetaminlere ve barbitüratlara alışanların artması yüzünden duyulan kaygı, Batı toplumlarının i1açlar konusundaki genel huzursuzluğunu yansıtmaktadır. Bu ilaçların ister hekim reçetesiyle ister reçetesiz, ister yasal yollardan,
ister evlerde özel olarak elde edilmiş olması durumu değiştirmemektedir.

Günlük İdeal Su Tüketimi

Su daha çok yaz aylarında tüketilir. Ancak suyun yalnız yaz aylarında değil, dört mevsim vücudumuz için hayati öneme sahip olduğunu unutmamalıyız. Özellikle yaz aylarından sonra cildimiz susuz kalmış ve kurumuş olabilir. İçilen sıvılar çoğunlukla kafein içeriyorsa cildimizde toksin birikimlerine neden olur. Aşırı alkol tüketimi de yine cilt sağlığımızı olumsuz etkileyen alışkanlıklardan biri.

Uzmanlar hergün düzenli olarak 3 litre su tüketilmesini öneriyorlar. Ancak bu su çay, kahve, alkol şeklinde olmamalı, doğal şekilde alınmalı. Eğer suyu doğrudan tüketmeyi sevmiyorsanız çay ve kahve yerine meyve sularına ağırlık vererek sağlıklı bir şekilde su ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz. Meyve suyunun taze sıkılmış olması ve yapay bir şekilde şekerle tatlandırılmış olmaması gerekiyor. Ayran ve maden suyu da sağlıklı içecekler arasında sayılabilir.

Özellikle sporla ilgilenen kişilerin su tüketimlerine dikkkat etmeleri gerekiyor. Spor ile kaybedilen sıvı yerine konulmalı.

Sabah kalktığımzda iki bardak su içerek güne başlamak uzmanların önerileri arasında. Öğlen saatlerine kadar 1 litre su içmiş olmalıyız. Saat 19.00'a kadar 1.5 litre su alınmalı ve yatış saatine kadar da yarım litre daha su tüketilmeli. Suyu doğrudan içemiyorsanız, taze nane, limon kabukları, karanfil veya tarçın kabukları ile suyu süsleyebilirsiniz.

ALKOLDEN UZAK DURUN

Alkol oranı yüksek olan içkiler vücudumuzun su oranını olumsuz etkileyerek tansiyon problemleri, ödem, böbrek fonksiyonlarında sıkıntı, aşırı kilo alımı gibi sorunlara neden olabiliyor. Bu nedenle özellikle votka, rakı, viski gibi alkol oranı yüksek içkilerden mümkün olduğunca kaçınmak gerekiyor.

Aşırı alkol almışsanız bunun etkilerini ortadan kaldırmaya yardımcı olacak şekilde sebze ve meyve tüketimini artırmanız öneriliyor. Buun yanında bolca su tüketmeyi de unutmayın. Alkol alımı sonrası önerilen diyet formülünüz ise şöyle:

Sabah kalktığınızda 2 bardak su içmelisiniz.

Kahvaltıda 2 dilim ananas ve 1 armut yenilmesi öneriliyor. Akşama kadar almanız önerilen diğer besinler ise şöyle:

100 gram kadar prebiotik yoğurt

Öğle ve akşam yemeklerinde 200 gram yoğurt, 50 gram beyaz peynir, 1 dilim çavdar ekmeği ve salatalık

Öğünler dışında ananas, armut ve elma

Gece yatmadan önce 100 gram prebiyotik yoğurt veya light kefir

Beslenme Programına Dikkat Edilmeli

Uzmanlarca oluşturulan beslenme programlarında yer alan besinlerin düzenli bir şeklide alınması sağlık için olmazsa olmaz gerekliliklerden. Sağlıklı beslenme programları oluşturulurken genellikle şunlara dikkat ediliyor:

Beslenme programında yer alan yiyecekler bol miktarda lif içermeli. Bol miktarda lif içeren yiyecekler arasında sebzeler, meyveler, kuru meyveler, yulaf, mısır ve buğday bulunuyor. Bu besinler bağırsak hareketlerini düzenliyor ve sindirim sistemimizin daha verimli ve etkili çalışmasını sağlıyor. Atık maddelerin vücuttan daha kolay atılmasına yardımcı oluyorlar.

Vücudumuz için gerekli miktarda anti oksidan alınmasına dikkat edilmeli. Taze sebze ve meyveler en iyi anti oksidan depoları arasında yer alıyor. Doğal olan bu anti oksidanlar sağlığımız için vazgeçilmezlerden.

Doğru yiyecekler berlikte tüketilmeli. Protein yanında salata veya yoğurt, makarna ve pilav yanında salata ve sebze tüketmeye dikkat edin.

Tereyağı, margarin, kuyruk yağı ve her türlü hayvansal yağdan uzak durmaya özen gösterin.

Sabah kahvaltılarında güne su veya ısırgan otu çayı ile başlayın. Bunlar vücudumuz için gerekli olan detokslardır.

Fazla alkol, çay ve kahveden uzak durun.

Sofra tuzunu mümkün olduğunca az kullanın.

Kırmızı ve yağlı et, her türlü kızartma, rafine gıdalardan mümkün olduğunca kaçının.

Cilt sağlığını korumak için B5, C ve E vitaminlerini içeren yiyecekleri tüketmeye özen gösterin. Kivi, erik, biber, portakal, greyfurt, domates gibi çinko vebiyoflavaoid içeren besinleri tüketmeye özen gösterin.

Sebze ve Meyveyi Bol Tüketmeye Özen Gösterin

Her mevsimde vücudumuzun besin ihtiyaçlarını karşılayacak sebze ve meyveler var. Doğanın bize bahşettiği eşsiz sebze ve meyve türleri mevsimlere ve bu mevsimlerdeki ihtiyaçlara göre yaratılmış. Kivi, elma, portakal, mandalina, greyfurt, armut gibi kış aylarında tüketilen meyveler vitamin ve mineral bakımından zengin. Sebzelerden ise kış aylarının favori ve besleyici gıdaları arasında brokoli, lahana, pırasa, havuç, semizotu, bamya, deniz börülcesi, taze fasulye sayılabilir.

Uzmanlar özellikle kış aylarında her öğünde, öğle ve akşam yemeklerinde sebze ve meyve türlerinden en az birinin sofrada bulunmasını öneriyorlar. Bir gün içerisinde ise 4 meyvenin tüketilmesi sağlımız için önerilenler arasında.

Sonbahar aylarının favori meyveleri ise şunlar: Erik, kivi, elma, armut, portakal, greyfurt.

Uzmanların sonbahar aylarında tüketilmesini önerdiği başlıca sebzeler ise lahana, brokoli ve ıspanak.

Bağışıklık sistemini koruyan besinlerin tüketilmesi ise kış aylarında özellikle önerilen sağlıklı yaşam reçetelerinden biri. Hastalıklara, özellikle bu dönemde yaygın olan grip, nezle gibi salgın hastalıklara yakalanmamak için vücudumuzun bağışıklık sistemini güçlendirmemiz gerekiyor.

Bağışıklık sitemini güçlendiren besinler arasında şunları sayabiliriz: su, sebze ve meyve suları, çiğ yiyecek ve yeşillikler, meyveler, sebzeler, tahıllar, bakliyatlar ve tohumlar. Kaçınılması gereken yiyecekler arasında ise şeker, kızartılmış yiyecekler, alkol ve kafein başta geliyor.